Tag-Archive for » mutluluk «

Pazartesi, Şubat 20th, 2012 | Author:


Oksitosin nedir? Kendisi sevgi hormonu, aşk hormunu ve hatta sosyallik hormonu olarak da tanınıyor. Doğum esnasında rahmin kendiliğinden genişlemesini ve emzirme döneminde süt salgılanmasını ona borçluyuz. Aşkı başlatan kimyasal da salgıladığımız oksitosinmiş. Oksitosin aynı zamanda aile duygusunu ve evcimenlik hissini de artırıyormuş. National Geographic’e göre oksitosin, dokunma ve sarılma sırasında salgılanan bir hormon. Uyurken sevdiğiniz kişiye sarılmazsanız salgılanmazmış mesela, aynı yatakta uyumak yeterli değil yani. more…

Perşembe, Mayıs 19th, 2011 | Author:

Kilo alır. Daha çabuk yorulur, kolay hasta olur. Depresyondan depresyona koşar. Kendi değerinden şüphe duyar. Muhakeme ve karar verme becerilerini yavaş yavaş kaybetmeye başlar.

Negatif yönde dönüşür. Önce yerinde sayar, sonra geriler. Başkalarının hayatları kulağına daha çok gelmeye başlar. Daha çok TV izler, daha çok haber dinler ama hepsini unutur.

Daha çok yemek yapar. Gereğinden fazla temizlik ve ev işi yapar veya hiçbirini umursamaz.

Kendi sağlığını, zindeliğini ve güzelliğini yavaş yavaş kaybetmeye başlar. Ruhen ve bedenen yaşlanma hızı artar. Çocuklarla eskisi kadar iyi anlaşamaz. Tahammül sınırları daralır. Arkadaşlarından uzaklaşmaya başlar; onları sevmeye devam etse de. Tolerans ve hoşgörü kavramları gün geçtikçe ondan uzaklaşmaya başlar.

Nasıl eğleneceğini, nasıl dinleneceğini bilmez, kimse onu eğlendiremez. Sıkıcı bir insan haline gelir. Hayallerinden vazgeçer ve bunun farkına dahi varmaz. more…

Salı, Nisan 12th, 2011 | Author:

Yerimizde saymaya başladığımızı hissetiğimiz her an. Sadece kendimize dair kaygısal bir tespitle farkedilmiş bir duraklama noktası değil bahsettiğim. Hem kendimize hem yakın çevremize dair çoğu kez kendiliğinden yapılan küçük değerlendirmelerle varılan bir sonuç bu yerinde sayma durumu veya hissi. His diyorum çünkü bazen herşey içsel ve dışsal bakışlarla çok yolunda görünüyorken yine de yerinde sayıyormuş hissine kapılabiliyor insan. Bunu farkettiğimizde tek başımıza en objektif halimizle yeni bir durum değerlendirmesi yaptığımızda herşey yoluna girebilir; dönüşebiliriz, dönüştürebiliriz. Ancak aynı tek başınalıkla daha da içinden çıkılmaz, daha kaygısal, ümitsiz ve depresif bir ruha da dönüşebiliriz. Her durumda konuşmak, paylaşmak önemli; iletişimde olmak önemli. more…

Çarşamba, Ekim 20th, 2010 | Author:

Büyümüş hissediyor musunuz kendinizi? Yoksa ben içimdeki çocukla yaşıyorum; bir yanım hep heyecanlı, hep çocuk diyenlerden misiniz? Ben hayatımın hiçbir döneminde büyümüş hissedemedim kendimi ama çocuk gibi de hissedemedim hiç. Çocukluğuma veya gençliğime denk gelen yıllarda öyle büyük sorumluluklarım olmadı, ağır yükler altında iki büklüm olmadım ama o çocuksu heyecanları da duymadım hiç. Çok çok çok sevindiğim, çok mutlu olduğum anlar oldu ama hiç coşkuyla havalara zıplamadım. Bunun pek fazla bir kötü yanı yok, çizdiğiniz gerçekle alâkası olmayan, zor memnun edilen insan imajı dışında.
Evet içimdeki çocuk, çocuksu yanım gibi duygularım olmadı hiç ama büyümüş de hissetmedim hiçbir zaman. Aynaya bakıyorum sıkça, göz kenarlarım, çizgiler ne durumda diye; var biraz ama hâlâ idare eder gibi. Dikkati çeken vahim bir durum yok. Beyazlar var saçımda bolca ama o da çaresiz bir durum değil, dert etmeye değmez. Fiziksel olarak henüz bariz işaretler yok, şanslıyım.
Büyümüş ve belki de yaşlanmış gibi hissettiğim istisnai anlar da olmadı değil. Çok garipsedim aslında kendimi ama çok da hoşuma gitti bu anlar. 2004 ilkbaharında, bir arkadaşımızın nikâhındaydık. İmza faslında tuhaf bir şekilde gözlerim doldu, çok huzurlu geldi o an. Yaşlanma alâmeti galiba bu hissettiğim dedim ama bundan da mutluluk duydum dünyanın en duygusuz insanlarından biri olarak. Sonra da unuttum gitti açıkçası.

Bu gece de yine benzer bir sürpriz varmış beni bekleyen. Bir cumartesi gecesi; yaklaşık iki saat önce, 23:00 civarı sahil trafiğindeki yoğunluk yüzünden gideceğimiz yolun bir kısmını yürümek zorunda kaldık ama bu keyfimizi kaçırmadı. Eşim ve oğlumla daha önce geçmediğimiz bir sokağa girdik. Yüksek bir müzik sesi vardı sokakta. Birileri eğleniyor herhalde dedik biraz da sesin şiddetini yadırgayarak, haksız ve yanlış bularak. Birkaç adım sonra bir bahçede çalan türkülere eşlik eden, oynayan şık giyimli bir kalabalık gördük. Büyük olasılıkla bir kına gecesiydi. Oğlum “biz de katılalım mı onlara” dedi. Onun bu talebi, bunu doğal ve olabilir bulması hoşumuza gitti ama reddettik tabii ki. “Gitsek n’olur ki, hoşgeldiniz deyip, buyur ederler her halde” diye konuştuk ona duyurmamaya çalışarak. Sonra yolumuza devam ettik. Belki oğlumun tepkisinin de etkisiyle, kına gecesi olduğunu varsaydığımız eğlence çok alışık olmadığım bir mutluluk verdi bana anlık da olsa. Bir kez daha büyümüş hissettim kendimi ama o da bir anlıkmış çabucak döndüm eski halime.
24 Ağustos 2008

Çarşamba, Ekim 20th, 2010 | Author:


Yalın – Kalamadım ( Official Music Video ) ile PureTurkishHits
Ayrılık şarkılarını, ayrılık filmlerini, mutsuzluk öykülerini sevmem. Olağanüstü bulduğum ayrılık şarkıları, filmler, resimler ve birçok şey olabilir. Beğenirim ama sevemem, detaylarını çabucak unuturum. Çok sevdiğim müziklere bakıyorum da çok belirgin olan iki unsur var: Ya tamamen hislerime tercüman olacak, olmasa da bendekileri farketmemi sağlayacak ve melodisinin, ruhunun içine çekecek, üzgün de olsa huzurlu olacak; ya da çok eğlenceli olacak. O kadar eğlenceli olacak ki dinlerken başka hiçbirşeyle uğraşmama izin vermeyip, bütün konsantrasyonumu kendisine çekecek. Beklenti bu kadar yüksek olunca bulmak zor olmuyor mu? Hayır… Çünkü bunlar bir arayışın sonucunda ortaya çıkmış veriler değil. Eldekiler değerlendirildiğinde ulaşılan sonuç.

Şimdi yazarken farkettim, galiba çok şey bekliyorum şarkılardan, müzikten. Hem beni anlasın ama üzmesin, hem de kafamı dağıtsın, eğlendirsin… Ama ikisini bir arada istemiyorum, yani öyle bir şartım yok. Öyle olanları da reddedemem tabii ki; onların yeri apayrı. Mutsuz şarkılardan, filmlerden başlamıştım ama farkında olmadan sürpriz bir yere geldim galiba. Müzikler arkadaşlara mı benziyor ne? Bazı arkadaşlarla daha çok sakin sohbetler yapılır, çok güzel vakit geçirilir. Kimisi ise yerinde duramaz, varlığı bile eğlenmeye kelimenin gerçek anlamıyla eğlendirmeye yetebilir. İkisine birden sahip olanlar, öyle hissedenler çok şanslı. Bazı mutsuz şarkılar da mutsuzluk veren, gülmeyen, kendi negatif enerjisini çevresine yayan ama aslında iyiniyetli olan arkadaşlara benziyorlar gibi.
20 Ağustos 2008