Perşembe, Haziran 02nd, 2011 | Author:

Akşam beklemediğim bir anda kapı çalındı. Açtım, karşımda ilk kez gördüğüm genç bir adam ve bir kadın. Ellerinde şık bir çikolata kutusu ve üzerinde de yukarıda gördüğünüz kart. Kendilerini tanıttılar; yeni komşularımızmış.

“Tadilatımız süresince göstermiş olduğunuz anlayış ve fedakarlıklarınız için çok çok teşekkür ederiz. Rahatsızlıklar verdik, azıcık da ağız tadı verebilmiş olmayı diliyoruz.”

Nasıl şaşırdım ve böylesine bir incelik nasıl hoşuma gitti, anlatamam. Sanırım yaklaşık altmış daire var apartmanda ve herkes için bir kutu hazırlanmış. Çok büyük ve etkili bir sürprizdi.

Cumartesi, Mayıs 28th, 2011 | Author:

Öğleden sonram bir alışveriş merkezinin yemek katındaki bir masada geçti. Sağımda, solumda restoranlar, arkamda uzun bir koridor, karşımda da büyük bir oyuncak mağazası. İçinde ışıklı, çok sesli muhtelif jetonlu oyuncaklar ve oyun makinelerinin de bulunduğu bir oyun merkezi aynı zamanda.

Buraya gidenler, yanımdan geçerek yaklaşık 25 metre sonra içeriye girip, çoğunlukla bir süre sonra yine aynı yolu kullanarak geri döndüler. more…

Perşembe, Mayıs 19th, 2011 | Author:

Kilo alır. Daha çabuk yorulur, kolay hasta olur. Depresyondan depresyona koşar. Kendi değerinden şüphe duyar. Muhakeme ve karar verme becerilerini yavaş yavaş kaybetmeye başlar.

Negatif yönde dönüşür. Önce yerinde sayar, sonra geriler. Başkalarının hayatları kulağına daha çok gelmeye başlar. Daha çok TV izler, daha çok haber dinler ama hepsini unutur.

Daha çok yemek yapar. Gereğinden fazla temizlik ve ev işi yapar veya hiçbirini umursamaz.

Kendi sağlığını, zindeliğini ve güzelliğini yavaş yavaş kaybetmeye başlar. Ruhen ve bedenen yaşlanma hızı artar. Çocuklarla eskisi kadar iyi anlaşamaz. Tahammül sınırları daralır. Arkadaşlarından uzaklaşmaya başlar; onları sevmeye devam etse de. Tolerans ve hoşgörü kavramları gün geçtikçe ondan uzaklaşmaya başlar.

Nasıl eğleneceğini, nasıl dinleneceğini bilmez, kimse onu eğlendiremez. Sıkıcı bir insan haline gelir. Hayallerinden vazgeçer ve bunun farkına dahi varmaz. more…

Salı, Nisan 12th, 2011 | Author:

Yerimizde saymaya başladığımızı hissetiğimiz her an. Sadece kendimize dair kaygısal bir tespitle farkedilmiş bir duraklama noktası değil bahsettiğim. Hem kendimize hem yakın çevremize dair çoğu kez kendiliğinden yapılan küçük değerlendirmelerle varılan bir sonuç bu yerinde sayma durumu veya hissi. His diyorum çünkü bazen herşey içsel ve dışsal bakışlarla çok yolunda görünüyorken yine de yerinde sayıyormuş hissine kapılabiliyor insan. Bunu farkettiğimizde tek başımıza en objektif halimizle yeni bir durum değerlendirmesi yaptığımızda herşey yoluna girebilir; dönüşebiliriz, dönüştürebiliriz. Ancak aynı tek başınalıkla daha da içinden çıkılmaz, daha kaygısal, ümitsiz ve depresif bir ruha da dönüşebiliriz. Her durumda konuşmak, paylaşmak önemli; iletişimde olmak önemli. more…

Pazartesi, Mart 14th, 2011 | Author:

“Pi Günü” Amerikan tarih formatında 3/14 olarak geçmesi dolayısıyla her yıl 14 Mart’ta kutlanıyor. Bu tarih aynı zamanda Einstein’ ın doğum günü. Dünyada ilk ‘Pi Günü’ etkinliği de ABD’nin San Francisco şehrindeki Exploratorium Müzesinde 1988 yılında kutlandı. Çemberin çevre uzunluğunun çapına bölümüyle elde edilen pi sayısının tarihi M.Ö. 2000 yılına dayanıyor. Bu tarihte Babilliler tüm çemberlerin çevresinin çapına bölümünün sabit bir sayıya eşit olduğunu fark ettiler. Mısırlılar M.Ö. 1650′ de Pi sayısını 3.165, Eski Yunanda 3,162, Archimedes 3 10/71 ile 3 1/7 arasında, Çin ve Greek matematikçiler de 3.162 olarak hesapladılar. 1436 yılında ünlü Semerkantlı Türk Matematikçi Giyasüddün Cemşid El Kaşi, ilk defa pi sayısının değerini 16 ondalığa kadar hesapladı. En yaygın yaklaşımı 3,14 olan Pi Sayısı 3,141592653589793238462643383… şeklinde devam eder.

Cuma, Mart 11th, 2011 | Author:

Eski kadınları arıyorum – duygusal ve cesur eski kadınları…

Bitpazarlarını, tozlu ve nemli ahşap kokan antikacıları, yüzlerce yıllık şehirleri, eski binaları, eserlerine hayran olduğum kişilerin bir zamanlar yaşamış oldukları evleri, müzeleri gezmeyi seviyorum. Yüzyıllık, üstü deri kaplı, ceviz bir yazı masasının arkasına geçiyorum ve üzeri yer yer çizik, ahşabı soluk ve cilası yitik masanın üstünden elimi usulca geçiriyorum. Gözlerimi kapatıp, bu masada, en büyük aşkını, en zarif mısralarla, tüy kalem ve kurutma mürekkep düzeninde kâğıda dökmüş, gizli saklı bir kadın şairi düşlüyorum, içim akıyor. Veya yüzlerce yıllık bir tarihi eserin içinde gezinirken, bu taş koridorlardan, elinde şamdanı, uzun, saten ve dantel eteğini sürüyerek geçip giden bir saray kadınını düşünüyorum. Sonra eski şarkıları dinliyorum cızırtılı kayıtlardan – artık kullanılmayan sözcüklerle ifade edilmiş eski aşkları, zarif ve içten duyguların dile geldiği melodileri sanki içime katarcasına dinliyorum ve derinimde neye, kime ait olduğunu anlayamadığım bir özlem beliriyor. Eski, güçlü kadınları arıyorum… more…

Pazartesi, Mart 07th, 2011 | Author:

Tüm samimiyetimle en baştan söyleyeyim “yaşam koçu, kariyer koçu, öğrenci koçu, kuantum koçu, basketbol koçu… Hepsine bayılıyorum. İlerletme, geliştirme amacı taşıyan her şeye ve bu yolda sunulan, elde edilebilen, fark edilen tüm olanaklara müthiş bir sempatiyle bakıyorum.”

Kişisel gelişimle ve farklı durumlardaki farklı psikolojilerle ilgili çok çeşitli kitap ve kaynak var. Neredeyse elimizin altında diyebileceğim kadar yakınımızda tüm bu bilgiler. Birçoğumuzun almış olduğu eğitim ve danışmanlık hizmetleri var; meraktan veya ihtiyaçlar doğrultusunda. Sebep ne olursa olsun, okuduklarımız hangi derinlikte olursa olsun hepsinden geriye kalan birşeyler var bizde. Hayatımızda etkisini direkt olarak hissettiren veya zamanı geldiğinde kullanılmak üzere içeride biryerlerde bekleyen. more…

Cuma, Şubat 25th, 2011 | Author:

Ciddi mesele… Birkaç işi bir arada yürüttüğünüzü varsayın. Tek tek ele aldığınızda bir kısmı vasat, bir kısmı olağanüstü görünen işler. Hepsini birarada düşündüğünüzde ise elde ettiğiniz toplam maddi ve manevi değer -daha da artması motivasyonu ile birlikte-  memnuniyet verici. Tüm bu işlerin paralel olduğu düzlemler ve kesiştiği noktalar da varsa… Biri diğerini, tamamı sizin gelişiminizi destekliyorsa…  Bunlar da durumun ultra cazip yanları… Herşey memnun mutlu, plânlı programlı giderken beklenmedik bir fırsat çıkıyor meselâ birden. more…

Salı, Şubat 22nd, 2011 | Author:

Bugünün dünyası kesişen meslekler, kesişen yollar ve farklı coğrafyalardaki benzer duyguları içeriyor. İnsanlar arasında daha çok ortak nokta var artık. İnternet sayesinde bilgiye ulaşmanın ve iletişimin sınırsızlığı mı dersiniz,  2012’nin tüm varsayımlarıyla yaklaşmasının getirdiği etkiler mi dersiniz, bilemiyorum ama dünya değişti, değişiyor. Yaşam alışkanlıkları ve gereklilikleri de değişiyor.

Tek birşey yapmak çoğumuza yetmez oldu. Para kazanacağımız sevdiğimiz bir işimiz olsun ve bu konuda uzmanlaşalım, en iyilerden olalım; iş dışında da algımız açık olsun, ilgimizi çeken konuları derinlemesine araştırıp, zevkle öğrenelim, paylaşalım, yarı uzman olalım; ayrıca fiziksel aktivite, yetenek, el becerisi ve belki biraz da sabır gerektiren uğraşlarımız olsun. Hobilerimiz de hayatımızdaki yenilenme ve dışa vurum kaynaklarımızdan biri olsun. Dopdolu keyifli bir yaşam…  Bir de yalnız olmayalım tabii…

Sevdiğimiz tek bir iş yoksa, çok iş varsa yapabileceğimiz ve aynı zamanda  paraya dönüştürebileceğimiz…  Daha da şanslıyız o zaman. Mesai ve ofis bağımsız bir işler zinciri kurgulayıp, ona uygun adımlar atarak daha çok uzmanlık gerektiren, daha yoğun ama daha renkli bir iş hayatı da yaşam seçenekleri arasında olabilir. Doğru analiz, doğru bakış açısı, doğru plân ve sürekli güncellenen kişisel ve mesleki gelişim hali koşuluyla…

Pazartesi, Aralık 13th, 2010 | Author:

Kuru incir sevmek de varmış hayatta; hem de incir sevmezken… Daha önce tatma zahmetine bile katlanmayarak her türlü şansı esirgemiştim kendisinden. Geçenlerde yardım edeceğim eğlenceli bir projede görsel amaçlı kullanılmak üzere dört adet kuru incir geçti elime. “Bu iş için üç tane de yeter ve ayağıma kadar gelmişken tatmak lazım, yıllarca süren önyargıyı kırmanın tam zamanı” diyerek en samimi ve nötr halimle küçük bir ısırık aldım. Fena değilmiş, devam ettim; güzel gibi… Tamamını bitirdikten sonra sonuç: Çoook güzelmiş. Yakınlaşmamızın yeri ve zamanı o gün ve orasıymış: Bir alışveriş merkezindeki bir cafe. Yanındaki şekersiz çayla da ayrıca güzel geldi bana. Uygun bir beyaz şarapla da denemeliyim. Alışveriş algıma dahil etmeyi atlamışım ama. Proje bitti ve kullanılan malzemeler sürpriz bir şekilde bana döndü. İncirler yine bana geldiler tüm güzellikleriyle. İki tanesini az önce şekersiz kahveyle birlikte tekrar değerlendirdim. Sonuç ilk denemedeki ile aynı. Olayın bilimsel bir yanı da var sanki. Bundan emin olmak için aynı koşullardaki denemelere devam etmeliyim; kahve yerine çay olmalıymış. Ya da paralel yürüyen fakat kendi içinde istikrarı olan farklı koşulları mı gözlemlesem? Sonlarda oluşturduğum gereksiz dağınıklığı da toparlayacak olursam kuru incir lezzetini çok sevdim. Taze incire de bir şans daha vermeliyim. İncir tatlısının hala bir şansı yok gibi… Bu arada incirin besin değerleri, kalorisi ve sağlığa yararlı etkileriyle ilgilenmiyorum. Kendisi benim için yalnızca keyif verici bir lezzettir.

Category: Genel, Gurme, Yaşam  | Tags: , , , ,  | Leave a Comment